Sofi Kimdir?
Mehmet ILDIRAR • Semerkand Dergisi 126. Sayı
Çoğu insan zanneder ki sofilik çok ilim ve menkıbe bilmekle olur. Öyle değildir. Bunları bilmenin elbette faydası vardır ama esas olan bildikleriyle ahlâkını güzelleştirmektir. Sofi, mürşidinin kemalâtından aldığı ölçüde olgunlaşır, iyi olur. Allah Tealâ buyurur: “Erkek ve kadın mümin olarak kim iyi bir amel işlerse onu mutlaka güzel bir hayatla yaşatırız.” (Nahl, 97)
Şu halde Allah yolundaki sofinin yetişmişliğinin ölçüsü, terazisi vardır. Herkes kendini o terazide tartsın. Allah’ın ilminden, büyüklerin kemalâtından kendisinde ne kadar güzel sıfat ortaya çıktıysa iyidir. Güzel vasıflar oluşmamış, günahı hayrı karıştırmış ise aldanmıştır. Onun için “Yirmi senelik, otuz senelik sofiyim!” demekle olmaz.
Sofiliğe girdiğinde yüz çeşit günahın varken bunu otuza, yirmiye indirebildinse sofilik olur. “Kâmil şeyh buldum!” demekle de her şey hallolmaz. Böyle olsaydı peygamberlerin oğulları peygamber, gavsların oğulları hep gavs olması gerekirdi. Hatırlamak lazım, Nuh Aleyhisselam’ın oğlu Kenan babasının gemisine binmemiştir.
Allah, kâmil sofinin kemalâtını, yemeye, içmeye, çaya, sohbete, ilahiye değil, amel-i salihe, itaate bağlamıştır. Tasavvuf büyüklerinin söylediği gibi yeme, giyme, evlenme, barınma ihtiyaç oranında olursa dine uygundur. İslâm’ın hakikatine aykırı değildir. Bu dünya hazlarından uzak kalmak mümkün olsaydı, insan onları terketmeyi, faydalanmamayı fırsat bilirdi. Lakin insan, bedeninin gücünü, sıhhatini korumaya muhtaçtır.
İnsan, yemekle, içmekle, uyumakla sıhhat kazanır. Bedene iyi bakılırsa Allah’a itaat ve ibadetini de güzel yapar. Beden tıpkı bir binek gibidir. Bakılmaz, harap bırakılırsa dünyaya da ahirete de yaramaz. İslâm’a uygun şekilde yemek içmek, evlenmek, barınmak makbuldur. İslâmî ölçülere uymazsa vebal olur.
Kişinin kendisini ilgilendirmeyen işlerden, mevzulardan uzaklaşması da güzel müslüman oluşundandır. Kendisini ilgilndirmeyen boş meselelerle ömrünü tüketenler ziyan içindendir. Kendisini ilgilendiren İslâm hükümlerine göre hayatını tanzim etmesi gerekir.
Müslüman, aile hukukuna bu hükümlere göre dikkat eder. Rızkını kazanması, kimseye muhtaç olmaması onun en büyük saadetidir. Muhtaç olanlara yardım etmek ise müminin yapacağı en güzel işlerden biridir.
Sofi iyi bilmelidir ki, işin esası yaratılışımızdaki nefsi terakki ettirmektir. Eğer nefsler terakki etmeseydi Allah bizi bununla mükellef kılmazdı. Nefsi terakki ettirmek, nefs-i emmareden levvameye, mülhimeye vs. geçmekle olur.
Nefs, evin kirliliği gibi süpürgeyle temizlenmez. Nefsin sıfatlarını değiştirmek gerekir. İnsan nefsini güzel ahlâk, ibadet ve taat ile temizlerse terakki eder. Nefs, yaratıldığı sıfatla kendi haline bırakılırsa ahsen-i takvim (en güzel yaratılış) sırrından uzaklaşır, esfel-i sâfilîne (aşağılar aşağısına) düşer.
Allah Tealâ buyuruyor: “... Bir toplum kendilerinde bulunan özellikleri değiştirinceye kadar, Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. ...” (Ra’d, 11)
Bunun gibi, insan kötü ve çirkin hallerini değiştirip Allah’ın rızasına uygun hale getirmedikçe sofi olmaz. Kalb-i selime ulaşmanın birinci yolu da gayret etmektir. Dinini kendi aklına göre değil, ilmihal kitaplarında alimlerin bildirdiği gibi yaşayıp, tasavvuf ilminin de usullerine göre vazifelerini yerine getirmektir.