Ahi Evran ve Ahilik 2
AHÍ EVRAN-I VELÍ KÍMDÍR?
XIII. Yüzyılda Horasan'dan Anadolu'ya göç ederek Denizli,Konya ve Kayseri'den sonra durak yeri olarak Kırşehir'e gelen ve Kırşehir'e yerleşen Ahi Evran, kurduğu inanç düzeniyle şehir halkının çoğunluğunu meydana getiren esnaf kesimini uyarmış, ahlaki sosyal kuralları ile dayanışmayı sağlamış, el ve gönül işbirliği içinde Anadolu'ya aydınlık olmuş, yalnız gönülleri ve kafaları aydınlatmak üzere Anadolu'yu bölünmez bir bütün olarak ayakta tutmayı sağlamıştır.
XIII. Yüzyılda Anadolu'da fikri hayatın iman ve inanç birliğini sağlayan, örgütleyen, yöneten ve manevi güçle kuvvetlendiren esnaf ve sanatkarlarımızın piri ve dabbağ sanatıyla uğraşan Ahi Evran'ı Veli'nin kimliği şöyledir;
Asıl adı, Şeyh Mahmut Nasuriddin olduğu bilinen Ahi Evren takriben 1215 ila 1220 'lerde Horasan'da doğmuştur. 93 Yaşında iken Kırşehir'de ölmüştür. Türbesi Kırşehir'dedir.Bugün Kırşehir'de Türk Íşçi Esnaf ve Sanaatkarlarının XIII. yüzyıldan bugüne dek andıkları esnaf önderi Ahi Evran'ı bir bayram havasında anmak felsefesi, yaptığı çalışmaları ve hizmetleri hakkında konuşmalar yaparak halkı aydınlatmak, onu yaşatmayı sürdürmek amacıyla Ahilik Kültür ve Esnaf Bayramı yapılmaktadır.
AHÍ'LÍĞÍN ÍLKELERÍ:
Ahi Evran-ı Veli'nin kurduğu ve ilkelerini belirlediği Ahi'lik kurum ve bilimin esaslarında "Ahlak, Okul, Bilim, Çalışma ve Devlet" kavramları daima ön planda tutulmuş, toplumumuzda da,
1. Zinadan sakınılması,
2. Íslam dinince yasaklanmış yiyecek ve içeceklerden sakınılması,
3. Yalan ve dedikodudan sakınılması,
4. Görülmemesi ve duyulmaması gereken hususlara dikkat edilmesi,
5. Kötülük etmekten sakınılması,
6. Dünya nimetlerine ahireti unutturacak kadar bağlanılmaması
konularında tavisyede bulunmuştur. Edepli olunması ve edepli bir toplum meydana getirilmesi esas alınmıştır.
AHÍ'LÍK NEDÍR?
Ahi'lik bir Türk esnaf kuruluşudur.
Ahi'lik yardımlaşmaya dayanan esnafın teşkilatıdır.Köylere kadar yayılan en küçük örgütten en büyük örgüte kadar milli birlik ve beraberliği,karşılıklı saygı ve sevgiyi, sosyal dayanışma ve yardımı temel ilke sayan,el birliği ve kardeşlik havası içindedin ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlı,köklü,sağlam,düzenli ve milli bir toplum kurmayı amaç bilen bir kuruluştur.Bu kuruluş XIII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla dek Ahi'lik, daha sonra XX.yüzyılın başlarına dek de "GEDÍK" yani lonca örgütü olarak toplumun ekonomik kesimindeki oluşumları düzenlemiştir.
Anadolu Ahi teşkilatı, kuruluşundan zamanımıza kadar,gerek kendi bünyesinde ve gerekse topluma karşı görevini yapmış bir müessesedir.Kendi içerisinde doğruluk,karşılıklı yardım ve saygı esasından hareket ederek Türkiye'nin ticari ve ekonomik hayatında büyük rol oynamıştır,ustalar çıraklar,kısacası zaatkarlar yetiştirmiş ve yetişen bu esnaf tek taraflı çıkar endişesiyle hareket etmemiştir.
Sadece mesleki fonksiyonunu yerine getirerek topluma hizmet etmekle yetinmemiş olan bu müessese,kuruluş devrinde yerleşme meselelerinde ve Anadolu'nun Türkleşmesinde ve yayılmasında, daha sonra da genişleme esnasında büyük rol oynamış bir teşkilattır.
Íşe deri işçiliği olarak başlayan Ahiler zanaattaki kabiliyetleri ve yüksek ahlaki meziyetleri ile otoritelerini ve üstünlüklerini zamanla bütün öteki sanat kolarını da tanıtmışlardır.Bu geleneğe bütün tarihleri boyunca Osmanlı Sultanlar da saygı göstermiş,tekelci tüccarlara karşı zanaatkarları korumuşlardır.
AHÍ'LÍK TÖRENLERÍ VE KIRŞEHÍR'DE AHÍ GÜNLERÍ
Ahi teşkilatlarında, teşkilatın ortak yaşantısına yön veren birçok törenle karşılaşmaktayız.
Bu Törenler:
1- Yol atası ve yol kardeşi edinme töreni:Ahi'liğe giriş niteliğinde bir törendir. Daha sonra bu teşkilatların esnaflaşma ve sanatkarlaşma süreci içerisinde herhangi bir sanatta çıraklığa kabul edilme töreni haline gelmiştir. Çırak adayları düzenlenen bu törende kendilerine birlik içerisinden bir yol atası "Usta" ve iki yol kardeşi "Arkadaş" seçerek çıraklığa başlamaktadır.
2- Yol sahibi olma töreni : Bağlı bulunduğu sanat kolunda çıraklık süresini tamamlamış olanları kalfalığa yükseltme törenidir. Bu törende Ahi'ye yol sahibi olduğunu gösteren bir kuşak bağlanmaktadır.
3- Ícazet Törenine gelince Bu tören de Ahi zaviyelerinde bütün Ahi'lerin katılmasıyla düzenlenmekte ve en yaşlı Ahi tarafından yönetilmektedir.
Kalfa bağlı olduğu sanat dalında, kalfalık süresini tamamladıktan sonra, ustasının kabul ve uygun görmesi ile ustalığa geçiş törenidir.
Tören, okunan çeşitli dualardan sonra icazet alan kimsenin,kendisine "Haktela kisbine bereket versin" diye dua eden şeyhin, ustaların ve ihtiyarların elini öpmesiyle sona ermektedir.
Ahi'lik yüzyıllar boyu koyduğu kurallara Osmanlı Ekonomisinde, bir ticaret ahlakı yerleştirmiş,esnaf ve sanatkarları korumuştur.
Kırşehir'de her yıl yapılan Ahilik Kültür Haftası Esnaf Bayramı'nın amacı şudur:
Türk esnafının önderi, kooperatifler,i şçi sendikaları, Sosyal Sigortaların fikir atası, esnaf dernekleri birlikleri, federasyonlar ve konfederasyonlarının öncüsü olarak bilinen Ahi Evran'ın çağdaş yaşam şartlarına uygun, törelerini yaşatmak, ticarette ve sanatta ahlaki temellere dayalı güzel geleneklerini, tüm esnaf sanatkarlarına ve tüm dünya esnaf sanatkarlarına duyurmak ve onların her yıl Kırşehir'de bir araya gelmelerine imkan hazırlamaktadır.
Bu yazı 13-19 Ekim 1997 10. Ahilik Kültürü Haftası ve 33. Esnaf Bayramı dolayısıyla hazırlanan broşürden alınmıştır.
AHÍLÍĞÍN KURALLARI:
AHÍLÍKTE ÍLKELER :
Ahilik ilkeleri kuralcı bir yaklaşımdan çok, pratik hayat koşullarından, Ahilik uygulamalarından çıkmıştır. Yani gerçeğin yaşanmasından iş ve üretim hayatının gereklerinden doğmuştur. Sadece bir düşünce sistemine bağlı kalmadığından, yürüyen hayat gerçeklerini yakalamış ve bunlardan ilkeler üretilmiştir. Hayat ve düşünce, uygulama bir odakta birleşmiştir.
Tespit edilen Ahilik ilkeleri şunlardır:
1 - Kendi ihtiyacı varken başkalarına vermek,
2 - Öfkelenince yumuşak davranmak,
3 - Yenici iken yenileni affetmek,
4 - Dünya yaşayışına bağlanmak,
5 - El emeğini, çalışmayı kutsal bir yaşama ilkesi haline getirmek,
6 - Herkesin bir iş yaparak Ahi topluluğu içerisinde yer alması,
7 - Bütün insanlara karşı sevgi ve yardım duygusu taşımak ve bunu gerçekleştirmek, hayata geçirmek, uygulamak,
8 - Kardeşlik dayanışması içinde; askerleri, üreticileri. emeçileri, esnafı birleştirmek ve böylece devleti güçlü kılrnak, sosyal adalet ve sosyal güvenliği gerçekleştirmek,
9 - Halkçı ve milliyetçi bir düzen içinde; eğemen, sömürücü güçlere karşı çalışan her kesimden halkın çıkarlarını savunrnak,
10 - Yabancıları ağırlamak, suçlu - suçsuz, hiristiyan müslüman kim olursa olsun kendilerine sığınanlara zanaat sanat öğretmek.
AHÍ AHLAKININ TEMEL ÍLKELERÍ:
1 - Doğru sözlü olmak,
2 - Emanete hiyanet etmemek
3 - Cömert olmak,
4 -, Gözünü kötü şeylerden sakınmak,
5 - Íki yüzlü ve yiyicilerden uzak durmak,
6 - Kötülerden uzak durmak,
7 - Öfkelenmek, (öfke gelince akıl gider)
Ahi ahlakının sınırlamalarına göre de, aşağıdaki olumsuz niteliklere sahip olanlar fütüvvet dışı, ayani ahi ocağının dışında kalırlar. Olumsuz huylarını, davranışlarını terk ederlerse ondan sonra ocağa alınırlar. Peştemal kuşanabilirler.
Fütüvvet kuralları çerçevesinde kimlere hangi şartlar altında peştemal kuşatabileceğı nasıl etraflıca belirlenmiş ise, peştemal kuşatılmayacak olanlar da teker teker sayılmıştır. Merhum Cevat Hakkı Tarım'ın derlemelerine göre, Kamu meşayih bazı hasletlerinden dolayı şu on iki kişinin fütüvvet dışı kaldıklarını, eğer bu fiileri terk ederlerse onların da peştemal kuşanabileceklerini kabul etmiştir:
1 - Íman ehli olmayan kafirler,
2 - Münafik olanlar,
3 - Sanatı gaib'e hükmetmek olan falcılar, müneccimler,
4 - Sarhoş eden içki içenler, (zina ve livata) da bulunanlar.
5 - Müslümanların açık yerlerine bakan tellaklar,
6 - Satış işlerinde halka zarar veren dellal’lar,
7 - Yalan vaad eden ve eksik arşın tutan çulahlar ve bütün sanatkarlar,
8 - Kalplerinde şefkat kalmayan ve işleri sadece kan dökmek olan kasaplar,
9 - Yürekleri taş gibi olmuş cerrahlar, Çünkü fütüvvet şefkat ve rahmetle müzeyyendir.
10 - Avcılar,
11 - Kurulu düzen dışı iş yapanlar, bozguncular,
12 - Mekulatı anbar (depo) edip kıtlık çıkaranlar; Madrabazlar karaborsacılar, vurguncular.
Ahi’likte bulunan dört ana programı
1-Şeriat Kapısı: Din Kurallarının genel adı; O zamanki hukuk düzeni
2-Tarikat Kapısı: Yol, yönetim, iş ve düşüncede uyulacak kural demektir.Toplumsal, siyasal, ahlak kurallarıdır.
3-Hakikat Kapısı: (Gerçekçilik) Ínsanın toplum içerisinde kişilik ve değer bulmasının esasıdır.
4-Marifet Kapısı: Ustalık,beceri
Ayrıca Ahi tarikatında açık ve kapalı olmak üzere altı ilke daha vardır:
Açık olanlar:
1-Alın, 2-Kalp, 3-Kapı.
Kapalı olanlar:
1-El, 2-Bel, 3-Dil.
Bunlar, Türk ahlakını özetler gibidir. Alın açıklığı; Doğruluğu,dürüstlüğü, kalp açıklığı; ikiyüzlü olmamayı, riyakarlıktan uzaklığı,dostluğu sevgiyı; Kapı açıklığı da Konukseverliği ifada eder.
El; Kendine ait olmayan mala uzanmamayı, hırsızlık yapmamayı, hakkı olmayan paraya, mala tenüyzül etmemeyi, el ile üretim yapmayı, emeğin kutsallığını, bel ise nefse eğemen olmayı, dil ise yalan söylememeyi, doğru konuşmayı, tatlı dilli olmayı, çok okuyup güzel konuşmayı, kalp kırmamayı, kötü sözler söylememeyi, iftira etmemeyi... ifade etmektedir.
Ahi şeyhlerinde bulunması gereken nitelikler, uyulması gereken koşullar da şunlardır:
· Hakk'a inanmak
· Halk içinde ölçülü, duyarlı olmak
· Benliğini öldürmek, bencillik etmemek
· Ululara hizmet ,eylemek
· Buyruğu altmdakine yumuşak yürekle davranmak
· Dostlara öğüt vermek
· Dervişlere su vermek (sakilik etmek)
· Bilginlere karşı alçakgönüllü olmak
· Düşmanlara hoş görünmek
· Bilgisizin karşısında susmak.
Taam yimekte yirmi erkan vardır. ,, Yani yemek yemeye ait yirmi kaide olduğunu söyleyip, bu kaideler de şöyle sıralamaktadır:
- Sofraya oturmadan önce ve yemekten kalktıktan sonra elleri yıkamak, silmek.
- Yemek yenilen yere ayakkabı ile girmemek,
- Yemeğin dürüstlük ile kazanıldığından emin olmak,
- Yemeğe büyüklerden önce başlamamak ve yemeğe tabağın kenarından başlamak,
- Yemek yerken konuşmamak, ağzından tükürük saçmamak kaşınmamak.
- Yemek yerken öksürük tutması halinde ağzı elle değil mendille kapatmak.
- Yemekte küçük lokma almak, başkasının yediği lokmaları gözetmemek,
- Yemekte ağzı şapırdatmamak
- Yemekte etin kemiklerini sofradakilere göstermeden tabağın arkasına saklamak v.b.
Bu kurallar, daha önce Türkler tarafından tertip edilen büyük toylarda, şölenlerdeki yemek yeme adaplarının devamı niteliğindeki kurallardir.
Su içmede üç edep vardir:
1. Bardağı iki elle tutmak,
2. suyu üstüne dökmemek,
3. suyu dinlene dinlene içmek.
Elbise giyerken beş, evden çıkarken dört, mahallede yürürken dört, pazarda, çarşıda yürürken, alışveriş yaparken dört, misafirlikte üç, hasta ziyaretinde beş, tuvalete ve hamama giderken sekiz, yatarken dört olmak üzere birçok kural tespit edilmiştir.
Burgazi Fütuvvetnamesi'nde Ahi ahlakını meydana getiren kurallar şöyle sıralanmaktadır.
- Ahiler birkaş iş veya sanatla değil yeteneklerine en uygun olan tek bir iş veya sanatla uğraşmalıdır.
- Ahi'nin emeğini değerlendirecek ve onurunu koruyacak bir işi özellikle bir sanatı olmalıdır.
- Ahi doğru olmalı, emeğiyle hakettiğinden fazlasını kazanma yoluna sapmamalıdır.
- Ahi işinin ve sanatının geleneksel pirlerinden kendi ustasına kadar bütün büyüklere içten bağlanmalı, sanatında, davranışlarında onları örnek almalıdır.
- Ahi bilgi sahibi olmalı, bilginleri sevmeli, onlara karşi küçük düşmemeli, aldığı bilgileri yerinde ve zamanında kullanmalıdır.
13. yüzyılda Burgazi tarafından kaleme alınan Burgazi Fütuvvetnamesi'ni, daha sonra diğerleri takip etmistir. ,,Ahi Ahlakı"nı meydana getiren Fütuvvet kaideleri öğrencilere anlayacakları tarzda öğretilirdi.Bu kaideler şunlardır:
1 - Íyi huylu ve güzel ahlaklı olmak
2- Íşinde ve hayatında doğru, güvenilir olmak
3- Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak
4- Sözünü bilmek, sözünde durmak,
5- Hizmette ve vermede ayırım yapmamak,
6- Yaptığı jyilikten karşılık beklememek,
7- Güleryüzlü olmak,
8- Tatlı dilli olmak,
9- Hataları yüze vurmamak,
10- Dostluğa önem vermek,
11 - Kötülük edenlere jyilikte bulunmak,
12- Tevazu sahibi olmak,
13- Hiç kimseyi azarlamamak,
14- Ana'ya ve ataya hürmet etmek,
15- Dedikoduyu terketmek,
16- Komşularına iyilik etmek,
17- Ínsanların işlerini içten, gönülden ve güleryüzle yapmak,
18- Başkasının malına hiyanet etmemek,
19- Sabır ehli olmak,
20- Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak,
21- Daima hakkı kullanmak,
22- Öfkesine hakim olmak,
23- Suçluya yumuşak davranmak,
24- Sır saklamak,
25- Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek,
26- Íçi, dışı, özü, sözü bir olmak,
27- Kötü söz ve hareketlerden sakınmak
28- Maiyetinde ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek.
Aslında Ahi olabilmenin 124 kuralı vardır.
Ahiliğin açık ve kapalı olmak üzere 6 şartı vardır.
AÇIK OLANLAR:
1 - Elini açık tut,
2- Kapını açık tut,
3- Sotranı açık tut
KAPALI OLANLAR:
1-Dilini bağlı tut,
2- Gözünü bağlı tut,
3- Belini bağlı tut.
Açık Olanlar:
Cömertlik, tevazu sahibi, konuksever ve sofrası açık olmak, yani aç geleni tok yollamaktır.
Kapalı olanlar;
Dilini tutmalı, dedikodu yapmamalı, kötü söz söylememeli, kimsenin ayıbını görmemeli, kimseye kötü gözle bakmamalı, kimsenin onuruna, namusuna göz dikmemelidir. Ancak bu şartları taşıyanlar Ahi olabilmekteydi.
AHÍ BÍRLÍKLERÍNDE EĞÍTÍM
Ahi Birlikleri’nde eğitimin amacı ferdin ahlaki ve mesleki bilgi ve becerilerini artırmak ve onu bu yönde yetiştirmektir.
Ahilikte, Meslek Eğitimi ile Ahlak Eğitimi olmak üzere iki eğitim bir arada verilirdi. Ahlak ve adap eğitimi, Ahi Birlikleri'nin tesis ettikleri Ahi zaviyelerinde, mesleki eğitim de atölye ve dükkan gibi işyerlerinde verilirdi.
Íşbaşındaki eğitim ve iş dışındaki eğitim iki ayrı yerde verilmesine karşın birbirlerini tamamlar nitelikteydi..
Íş Dışında Eğitim: Genel eğitim niteliğinde olup ferdi gelişmeye yöneliktir. Ahi zaviyelerinde (terbiye ocaği) öğretmen tarafından teşkilata yeni giren gençlere önce okuma yazma öğretilirdi. Gençlere ilk terbiyeyi veren kişilere muallim denilirdi. Ílmi sahada söz sahibi müderris ve kadılara da ders verdirilirdi. Dini ve ilmi bilgiler yanında konuşma, edebiyat dersleri verilirdi. Ahi zaviyesindeki çıraklar zaten mensup oldukları sanat dalı içerisinde tatbiki bilgileri edinmiş olduklarından, zaviyelerde fen ve sanat yerine cemiyet içerisinde yaşama kuralları, sosyal kaideler ögretilirdi.
Gençlerin yeteneklerini geliştirmek için güzel yazma, musiki dersleri, davraniş kaideleri, askeri bilgi ve spor eğitimi dersleri konulmuştu. Zaviyelerde eski Türk destanları kutadgu Billig ve Ahi Evran'ın kitapları yanında Fütuvvetname denilen, Ahiliğin Ahlak Nizamnamesi olarak bilinen kitaplar okutulurdu. Fütüvvet kitapları bir bakıma Islam tasavvufunun geliştirdiği Kur'an ve Hadislere dayanan güzel ahlak ve ideal insan tipini belirleyen kitaplardı. Bu eserler yalnız gençlerin değil toplumun tamamının uyması istenilen ahlaki kuralları içerirdi.
Bu anlamdaki Fütüvvet ahlakını tespit etme çalışmaları Abbasi Halifesi Nasur Lidinillah zamaninda başlanmış ve ilk Fütuvvet Kitabı olan Fütuvvetname yayınlanmıştır. Bundan sonra ilk Türk Fütüvvetnamesi Alp'lik kavramıyla birleşerek Yigit Ahi şeklinde ortaya çıkmıştır. Daha sonra Ahiler'in El kitabı olan ilk Türk Fütüvvetnamesi Burgazi tarafından gençlere, terbiye kurallarından bazılarını anlatmaktadır:
AHÍLÍK TEŞKÍLATI'NIN KURULUŞU
Türkler'in Anadolu'ya Göçü:
Büyük Selçuklu Ímparatorluğu komutanı Alparslan, Malazgirt Zaferi (1071) ile
Anadolu kapılarını Türklere açınca, Orta Asya içlerinde ve Maveraünnehir
bölgesinde yaşayan Türkler büyük göç dalgaları halinde Anadolu'ya gelmeye
başladılar. Bu gelenler arasında, daha önce şehirlerde çesitli sanat ve meslek
dallarinda faaliyet gösteren derici, demirci, dokumacı, terzi gibi meslek erbabı
kimseler ile ticaret ile uğraşan tüccarlar ve alimler (bilimadamları) de vardı.
Moğolların Anadolu'yu kasıp kavurmaları, Ahilik felsefesinin gelişip
yücelmesinde önemli etkenlerden biridir. Moğol siyasi egemenliğinin çökmesi ile
ortaya çıkan yeni durumda, organize sosyal birlikleri olarak Ahi Birlikleri, bir
kısım siyasi fonksiyonlar yüklenmişlerdir. Bu dönem Anadolu'sunda görülen ulusal
öze bağlanma çabaları dolayısıyla, bu birlikler, sosyal alanda kendiliğinden
birinci plana geçmişlerdir. Osmanlı merkezi otoritesinin kuruluşu sırasında
oluşan devlet kadrolarının, bütününyle Ahi liderleri ve aşiret beylerinden
meydana gelmesi bunu gösteriyor. Ahi Birlikleriyle, merkezi siyasi otorite
arasında bazan gizli bazan da açıktan açığa bir çatışma söz konusuydu. Bu
çatışmaların Ahi Birliklerinin sırf esnaf ve sanatkar birlikleri haline
gelmesinden sonra da devam ettiğini söyleyebiliriz. Siyasi otoriteyle ilişkileri
yönünden üç aşama gösterirler: 1) Selçuklular dönemi, 2) Anadalu Beylikleri
dönerni, 3) Osmanlılar dönemi. Özetle; Ahi Birlikleri, Köse Dağ Savaşı ve onun
sonucunda olusan Mogol Felaketinin getirdiği toplumsal, sosyal, siyasal ortamda
daha çok gelişme nedeni bulmuştur. Bunlar:
- Ahi Birliklerinin Dini Fonksiyonları
- Ahi Birliklerinin Siyasal Fonksiyonları,
- Ahi Birliklerinin Sosyal Fonksiyonları,
- Ahi Birliklerinin Ekonomik Fonksiyonları,
- Ahi Birliklerinin Milli Fonksiyonlarıdır.
Görülüyor ki, Ahilik, devleti çöküntü ve yıkım zamanlarında içten koruyan,
kollayan ikinci bir gizli güçtür. Íçten tutan, koruyan, ayakta tutan
payandalarıdır. Gizli,açık bir iç kuvvetler dayanışmasıdır.
Anadolu'da Karşılaşılan Sıkıntılar:
Orta Asya'dan gelen bu esnaf ve sanatkarların Anadolu'dane geçimlerini temin
edecek ne işyerleri, ne de başlarını sokacakları bir evleri vardı.Orta Asya
içlerinden veya Íran üzerinden Anadolu'ya gelen Türkler çok farklı sosyal
yapılara sahiptiler. Uzun yıllardır yerleşik hayat tecrübesine sahip olan şehir
halkı ile henüz aşiret değerlerini muhafaza eden yeni gelen göçebe grupların
aynı yerde toplandıklarında aralarında mücadele başlıyordu. Yerleşik hayata
geçmiş olan bu gruplar arasında inanç yönünden de bir birlik yoktu. Íslam dinini
kabul etmelerine karşın aralarında şaman inançlarını bir türlü bırakmayan
gruplar diğerleri ile sürekli çatışma halindeydiler.
Anadolu'da yaşayan ve Hristiyan dinini kabul eden çeşitli halk grupları
bulunmaktaydı. Bu gruplar arasında da siyasi açıdan bir birlik olmadığı gibi
halk da birçok mezheplere bölünmüştü.
Bu çağlarda sanat ve ticaret yerli Bizans halkının adeta tekelinde olup yeni
gelen Türk meslektaşlarına hiçbir hayat hakkı tanımıyorlardı. Bu bakımdan Orta
Asya'dan gelen esnaf ve sanatkarlar da huzursuzdular. Anadolu'ya gelen Türk
halkı kendi aralarinda da sosyal gruplara ayrılmıştı. Birinci grup, yerleşik
hayatta alışmış, Íslam dininin kaidelerini kabul etmiş olan devleti yönetenler
ve zenginlerden meydana geliyordu. Íkinci grubu ise Íslamiyeti henüz kabul eden
fakat aşiret değerlerini ve şaman inançlarını sürdürenler oluşturuyordu.
Türk Sultanları Anadolu'ya gelen aşiret!eri şehirlere yerleştirirken onları
Íslam-i kaidelere göre yönetmek ve onlara Íslamı öğretmek istiyorlardı. Bunun
içinde Arabistan'dan ve Íran'dan ulema getiriliyor, gelen bu ulema arasında
halka Íslamı bambaşka tarzda anlatanlar vardı. Oysa Horasan, Maverahünehir'de
daha önce kendilerine Íslam dinini öğretenler, dini dar ve sıkı şeriat kaideleri
içinde değil, geniş ve yumuşak bir ruh anlayışı içnde anlatmışlardı. Íslam'ı,
mutassavvif Türk Dervişleri'nin telkinleri ile öğrenmiş ve kabul etmişlerdi. Bu
sebepten islam'ı, Türk inanç sistemine yakın bulan halk islamiyete geçişte pek
fazla zorlanmamıştı. Fakat şimdi kendi eski geleneklerine karşi hoşgörüsüz bir
tavir takınılmakta, dolayısıyla bundan huzursuzluk duymaktaydılar. Bunun sonucu,
bu gruptakiler Devlet'e karşı çatışmacı bir tavır almışlardır; Orta yol bulunana
kadar da mücadelelerini ve kavgalarını devam ettirmişlerdir.
http://40.gen.tr www.ahilik.net