*İstiklal Marşı, saygı duruşu
*Günün anlam ve önemiyle ilgili konuşmalar
*Mehter takımı
*Mezun bir öğrencinin konuşması
*Şed kuşatma töreni
*Ahi şerbeti ikramı (Şed kuşanan öğrenciler servis yapar)
Çırak hangi sanata girecekse o kolda usta olan birini ‘Ata Kardeşliğe’, aynı işle uğraşan iki kalfayı da ‘Yol Kardeşliğine’ seçer. Bu çok önemlidir. Çünkü acemi, çırak, ancak zaviye reisinin izninden sonra bu üç sanatkârın gözetimi altında çalışmaya başlayabilir.
Kalfalık verilecek kişi çeşitli ritüeller sonrası peştamal kuşanıp Ahî Baba’nın karşısına gelir.
Kulağına şunlar söylenir: “Harama bakma. Haram yeme. Haram içme. Doğru, sabırlı, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Büyüklerden önce söze başlama. Kimseyi kandırma. Kanaatkâr ol, dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme, eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.”
Siz oğlunuzu demirci esnafının yanına veriyorsunuz. Diyorsunuz ki “Buna zanaat öğret. Usta diyor ki, “Oğlum bak, bizim mesleğimiz demircilik. Şu gördüğün ham demir kütlesi var ya, onu önce bir potada eritiriz, sonra bunu erittikten sonra, bıçak, mızrak ucu, piyasanın metal olarak neye ihtiyacı varsa, onu yaparız” diyor. Önce çıraktır, yavaş yavaş kalfalaşmaya doğru gider. Ustası bu arada sanatı zahiren öğretir. Ondan sonra usta yavaş yavaş o çocuğun kulağına der ki, “Oğlum aferin, istediğim gibi yapıyorsun, sende istidat var, şimdi sana bazı şeyler daha söyleyeyim, bizim nefsimiz de tıpkı o ilk baştaki kütük gibidir. Bu kütükten bir şey olur mu olmaz…”
Onun bir usta elinde işlenmesi mi lazım?
Elbette. Sonra usta der ki; “Biz de eğer bir kâmil insana denk gelirsek bizi alır, bizi kelime-i tevhit potasında bizi eritir, vurulan esma darbeleri ile üzerindeki, pıhtılar gider. Sonra cezbe ateşi ile eritilir, bu ancak cezbe ile mümkündür. İlahi aşk ancak insan nefsini eritebilir. Yoksa kütük olarak gelir, kütük olarak gideriz. Ondan sonra bizden, mızrak ucu, bıçak olur. Bunu da “Anladın mı” diye sorar. Anlamışsa, o zaman ustalık beratını verir. Fütüvvet Teşkilatı’nda şed kuşatılır.
Ahilik kültürü çerçevesinde yapılan Destur törenleri ile icra edilirdi. Esentepe’de yapılan törenlerde esnaftan ileri gelenler konuşmalar yapar konuşmalar sonrası ise töreni başlardı. Kalfaların kendi yaptıkları işler esnaf başkanına gösterilir, ardından orada bulunan diğer ustaların görmeleri sağlanırdı. Esnaf başkanı, yaptığı eseri gösterilen kalfanın ustasına dönerek destur verip vermediğini sorar, ustanın onay vermesiyle kalfa önce esnaf başkanının elini daha sonra ustasının elini öperek yerine otururdu. Destur alma işlemi sonrası misafirlere yemek ikram edilir, Kur’an ve mevlit okunur dua edilerek tören bitirilirdi.
Bir sanata çırak olarak başlayan, çıraklık döneminden sonra kalfalık dönemi, kalfa olarak da bir süre çalıştıktan sonra, kalfanın yeterli duruma geldiğini ve bağımsız usta olarak işyeri açabilmesini sağlayan destur törenlerinin temelinde, sevgi, saygı ve dürüstlük yatmaktadır.
Kutlamalar da; Mevlid-i Şerif Kıraati, Temsili Şed Kuşatma Gösterisi, Aşık Atışmaları, Kalfalık ve Ustalık Belgeleri Takdimi ve Türk Tasavvuf Musikisi Konseri izleyenlere sunulacak. Program sonunda halkımıza Ahilik Pilavı İkram edilecek.
YİĞİTBAŞI
Her esnaf gurubu, her yıl Muharrem ayında aralarından birini Yiğitbaşı seçerdi.
sofraya oturup, çorba gelince yiğitbaşı yemek sahibine:
-Bu lokma, ne lokmasıdır?
O da cevaben:
-Rıza lokması derdi. Bu şekilde söylemedikçe yemeği kimse yemezdi.
Ehliyet derecelerinden birinden diğerine geçiş törenlerle olurdu. Bu törenlerde derece değiştiren kimselere “tuzlu su içirmek, peştamal kuşatmak” adetti. Bu tür törenler, eğitici ve birleştirici fonksiyonuna inanıldığı için yüzyıllar boyu sürdürülmüşlerdir. Peştamal kuşatma ve tuz geleneği törenlerin vazgeçilmez simgesidir.
Çıraklık süresini dolduran gencin yeterli bilgi ve meslekte yetişip ahlaki yönden olgunlaştığı, ustası tarafından teşkilata bildirilirdi. Sonra esnaf yönetim kurulunca kalfalık tören günü tespit edilirdi.
Merasimin yeri, esnaf odası, mescit ya da camii olarak belirlenirdi. Toplantıya esnaf yönetim kurulu üyeleri ile adayın ustası ve kalfalarıyla o mesleğin ustaları katılırdı.
Özel elbisesiyle toplantıya katılan kalfa adayının ustası, kalfasının iyi ahlakı ve yeteneğinden bahseder ve buna esnaftan üç usta da şahitlik ederdi. Ardından bir hoca “aşır” okur, dua ve fatiha’dan sonra esnaf başkanı kalfa adayını karşısına alarak kendisine bir takım nasihatlarda bulunurdu. Burada örnek olarak verilen çırak çıkarma töreninde, şeyhi genç terziye bir makas arşın ve iplik geçirilmiş bir de iğne vererek şu şekilde nasihatta bulunurdu. “Oğlum, bundan sonra verdiğim bu aletlerle helal işler gör. Haramdan kaçın, kimsenin malına göz dikme. Gerçeği söylemekte bu makas gibi keskin ol. Seni gerçeğe gitmekte alıkoyan engeli bu makasla kes, bu arşın Hak Taalanın zatına işarettir. Yani Allah’ı her yerde hazır ve nazır bilip ona göre dirlik et. Arşını eline aldıkça sırat-ı müstakimi an. Kanun ve töre dışına çıkma. Namahreme bakma ve dünyaya fazla bağlanma.”
Bu ve buna benzer nasihatlardan sonra esnaf başkanı, besmele ile kalfa adayının beline peştemalı (şedd) kuşatırdı.
Bu merasimden sonra kalfa, önce esnaf başkanından başlayarak orada hazır bulunanların ellerini öperdi. Kalfanın babası-velisi de, esnaf vakfına bakırdan bir kap hediye ederdi. Bu törenden sonra çırak kalfalığa yükseltilmiş olurdu.
Üç yıl kalfa olarak çalışıp kendisine verilen görevleri hakkıyla yerine getiren, çırakları yetiştirmede titiz davranabilen, diğer kalfalarla iyi geçinen, dükkan açabilecek duruma gelenler ustalığa yükseltilirdi. Kalfalıktan ustalığa yükselmek isteyen bir kimse, kendi yaptığı bir eserini takdim etmek mecburiyetindeydi. Şayet onun bu eseri kabul edilirse, kalfa merasimle peştamal kuşandıktan sonra artık usta sayılırdı.
Ancak, ustasının merasimden önce durumu yiğit başına bildirmesi gerekirdi. Sonra idare kurulunda usta adayının durumu görüşülüp kendisine gerekli hazırlığı yapması için bilgi verilirdi.
Usta adayı, hazırlıklarını ( alet, işyeri, çırak, kalfa temini gibi ) tamamladıktan sonra tören için gün alınırdı. Törene, Ahi Baba vekilinin köşkünde, esnaftan ustalar, esnaf başkanları, müftü, kadı, caminin imamı ve hatipleri davet edilirdi. Hatta Kırşehir’deki bu şenliğe Ahi Evran türbesinin şeyhi de çağrılırdı.
Ustası, yeni ustadan helallik istedikten sonra onun sırtını sıvazlayarak şöyle derdi :
“Taşı tut altın olsun.
Allah seni iki cihanda aziz etsin
Tuttuğun işten hayır gör.
Erenler pirler hep yardımcın olsun.
Allah rızkını bol etsin,yoksulluk göstermesin.
Sıkıntı çektirmesin.
Bilginlerin dediklerini,esnaf başkanlarının,
Nasihatlarını,benim sözlerimi tutmazsan,
Ana,baba,öğretmen,usta hakkına riayet etmezsen,
Halka zulüm edersen,kafir ve yetim hakkı yersen,
Hülasa Allah’ın yasaklarından sakınmazsan,
Yirmi tırnağın ahirette boynuna çengel olsun.”
Usta bundan sonra,kalfanın belindeki kalfalık peştamalını çıkararak,yerine kendi eliyle ona ustalık peştamalını kuşatırdı. Ardından dua edildikten sonra yeni usta oradakilerin elini öperdi.
Ahi Evran
Kalpler ferahlık kazansın,
Doğru peştamal kuşansın
Çağlarca böyle yaşansın
Her an derdi Ahi Evran!
Aşktan fütüvvetten yana,
Erlik verdi Ahi Evran!
Candan fütüvvetten yana,
Yârlık verdi Ahi Evran!
Horasan’dan gelen bayrak,
Dalgalandı yaprak yaprak
Ahi ile doldu bu toprak,
Birlik verdi Ahi Evran!
Gönül gönüle karışa,
İlim ilimle yarışa ,
Çalışma, sevgi, barışa
Varlık verdi Ahi Evran!
Gelip kondu Kırşehir’e
Panzehir oldu zehire,
Benzedi ulu nehire,
Birlik verdi Ahi Evran!
Erek kattı ereklere,
Ustalara, çıraklara,
Hak aşkından yüreklere,
Nurluk verdi Ahi Evran!
Gelin, şölene, şenliğe,
Herkes varır esenliğe,
Nefis denen şol benliğe,
Darlık verdi Ahi Evran!
Kalpler ferahlık kazansın,
Doğru peştamal kuşansın
Çağlarca böyle yaşansın
Her an derdi Ahi Evran!
Vahit’i ona gidelim,
Ondan gariyi nidelim
Kabrin ziyaret edelim
Yüce Pirdi Ahi Evran.
H. Vahit BULUT