semerşah

medeniyetimiz - Türk Birliği
 
medeniyetimiz
Ana Sayfa
Ahilik
Arif Molu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
Dede Korkut Destanları
Ders Ders Bakmayın
Diline Sahip Ol!
Güzel Dinimiz
Geleneğin Gücü
Hat
Kişisel Gelişim
Kuş Evleri
Kültür ve Medeniyet Kavramları
Lale ve Gül
Minyatür
Mizah
Müzik
Oğuz Kağan'ın Torunları
Osmanlı Medeniyeti
Örnek Şahsiyetler
Pardus
Problemler ve çözümleri‏
Projelerim
Sayokan , Spor ...
Sosyal Sorumluluk Projesi
Şiiristan
Tıp
Türk Birliği
=> Seydibeşir Usayre Kampı
=> Kafkas Cumhuriyeti
=> Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti
=> Karız Su Kanalları
Türk Piramitleri
Veli Kitabı
Güzel Siteler
Yabancı Ülkelerdeki Türk Milletvekilleri
Ziyaretçi Defteri
Kripto Fetöcüleri Tanıma Yöntemleri
Gariban Fetöcüler ve PKKlılar
   

semerşah tv
 

Atatürk'ün Türk Birliği

1933 yılı 29 Ekim gecesi, herkes Cumhuriyet'in 10. yılını kutluyor. Atatürk o sırada Türk Ocağı'nda yabancı diplomatlara yemek veriyor, davetliler gecenin ilerleyen saatlerinde birer ikişer dağılırlar, Atatürk yakın arkadaşları Salih Bozok, Kılıç Ali, Nuri Conker'i kastederek "Bizimkiler nerede ?" diye sorar, Tevfik Rüştü Aras (Atatürk'ün dışişleri bakanı) Ziraat Bankası salonundaki baloda olduklarını söyler.

"Türk Birliği'ne inanıyorum."     Atatürk


Türk Birliği'nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi, dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliği'ne inanıyorum. Onu görüyorum. Yarının tarihi yeni fasıllarını Türk Birliği'ne açacak. 
Güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek." 
Mustafa Kemal Atatürk

 

Hep beraber Ziraat Bankası'nın balo salonuna giderler. İçerisi tıklım tıklımdır, Atatürk gelince herkes alkışlar, "Yaşa Gazi Paşam" şeklinde tezahürat yapar. Atatürk halkıyla sohbet etmeyi çok sevdiği için sandalye ve masa ister ki isteyenler ona sorularına sorabilsinler. Soru sormak için gelen kişilerden biri Zeki isimli 25 yaşlarında bir doktordur. Şunu sorar;

-Gazi paşam ! Saltanatı kaldırdık, hilafeti meclisin manevi şahsiyetinin içine aldık; bunlar yapılana kadar bir milletin ideali olabilirler. fakat, yapıldıktan sonra yeni bir düzen kurulur ve işler... Onun iyi işlemesi, kötü işlemesi, ideal değildir, iyi işlemesini sağlamaya mecburuz ! Yaptığımız öteki devrimler de yapıldığı an ideal olmaktan çıkar. Artık ideallerimiz, yaşadığımız gerçekler haline dönüşmüştür. iyi ya da kötü sonuç vermesi bizim sorumluluğumuzun sonuçlarını belirler.

Ama bir de Milletlerin babadan-oğula sıçrayan uzun vadeli idealleri vardır. Siz bize böyle bir ideal aşılamadınız ! Yahut benim bundan haberim yok ! Bunu bize açıklar mısınız Gazi Hazretleri ?

Atatürk bu soruya şöyle cevap verir;

-Bunlar vicdanımıza yazılmış gerçeklerdir; konuşulmaz, yaşanır !

Elbet bu milletin bir ülküsü olacaktır ama bu ülküler devletler tarafından açıklanmaz; Millet tarafından yaşanır ! Nasıl, bakarken gözlerimizi görmüyor, onunla herşeyi görüyorsak, Ülkü de onun gibi, farkında olmadan vicdanlarımızda yaşar ve herşeyi ona göre yaparız... Ben Devlet Başkanıyım ! Sorumluluklarım vardır ! Bu sorumluluklarım altında konuşamam ! Bu konuda genç arkadaşlarımla ayrıca konuşacağım.

Sonra Atatürk halkın Cumhuriyet bayramını tekrar kutlar ve Dr. Zeki’yi yanına alarak Genel Müdür’ün odasına çıkar. Atatürk’ün arkasında duvarda bir Türkiye haritası vardır. Karşısında oturan Dr. Zeki’ye :

-Benim arkamdaki haritayı görüyor musun ?
-Evet Paşam.
-O haritada Türkiye’nin üstüne abanmış bir blok var, Onu da görüyor musun ?
-Evet, görüyorum Paşa Hazretleri
-Hah. İşte o ağırlık benim omuzlarım üstündedir. Omuzlarım üstünde olduğu için, Ben Konuşamam !

Düşün bir kere.. Osmanlı imparatorluğu ne oldu ? Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ne oldu ? Daha dün bunlar vardılar.. Dünyaya hükmediyorlardı ! Avrupa’yı ürküten Almanya’dan bugün ne kaldı ?.. Demek hiçbir şey sür-git değildir ! Bugün ölümsüz gibi görünen nice güçlerden, ileride belki pek az birşey kalacaktır. Devletler ve Milletler, bu idrakin içine olmalıdırlar.

Bugün Sovyetler Rusya dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir.. Devlet olarak bu dostluğa ihtiyacımız var ! Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir ! Bugün elinde sımsıkı tuttuğu Milletler, avuçlarından sıyrılabilirler.. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir !.

İşte o zaman Türkiye, ne yapacağını bilmelidir !

Bizim bu dostumuzun yönetiminde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onları arkalamaya hazır olmalıyız !

“Hazır olmak” yalnız o günü susup beklemek değildir, “hazırlanmak lazımdır”. Milletler, buna nasıl hazırlanırlar ? Manevi köprülerini sağlam tutarak ! Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür ! Bugün biz , bu toplumlardan dil bakımından, gelenek, görenek, tarih bakımından ayrılmış, çok uzağa düşmüşüz!. Bizim bulunduğumuz yer mi doğru, onlarınki mi ? Bunun hesabını yapmakta fayda yoktur !. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz; Bizim, onlara yaklaşmamız gerekli...

Tarih bağı kurmamız lazım.. Folklor bağı kurmamız lazım .. Dil bağı kurmamız lazım..
Bunları kim yapacak ?
Elbette Biz..
Nasıl yapacağız ?.
İşte görüyorsunuz , “Dil Encümenleri” , “Tarih Encümenleri” kuruluyor
Dilimizi, onun diline yaklaştırmaya, tarihimizi ortak payda haline getirmeye çalışıyoruz. Böylece, birbirimizi daha kolay anlar hale geleceğiz. Bir sevgi parlayacak aramızda, tıpkı bir vücut gibi, kaderde ve mutlulukta birbirimizi duyacağız ve arayacağız. Ortak bir dil amaçladığımız gibi, ortak bir tarih öğretimiz olması gerekli.. Ortak bir mazimiz var, bu maziyi, bilincimize taşımamız lazım. Bu sebeple okullarda okuttuğumuz tarihi Orta Asya’dan başlattık ! Bizim çocuklarımız, orada yaşayanları bilmelidirler. Orada yaşayanlar da bizi bilmeli..

İşte bunu sağlamak için de “Türkiyat Enstitüsü”nü kurduk. Kültürlerimizi, bütünleştirmeye çalışıyoruz ! Ama bunlar, açıktan yapılmaz ! Adı konarak yapılacak işlerden değildir. Yanlış anlaşılabildiği gibi, savaşlara da sebep olabilir. Bunlar, Devletlerin ve Milletlerin derin düşünceleridir.

İşitiyorum: Benim dil ve tarih ile uğraştığımı gören kısa düşünceli bazı vatandaşlarımız; “Paşanın işi yok ! Dil ile Tarih ile uğraşmaya başladı” diyorlarmış. Yağma yok !. Benim işim başımdan aşkın. Ben bugün çağdaş bir Türkiye kurmaya ne kadar çalışıyorsam, yarının Türkiye’sinin temellerini de atmaya o kadar dikkat ediyorum.

Bu yaptıklarımız, hiçbir millete düşmanlık değildir.

Barıştan yanayız, barıştan yana kalacağız !
Ama durmadan değişen dünyada, yarının muhtemel dengeleri için hazır olacağız.
Bunları sana, akıllı bir genç olduğun için söylüyorum. Açıktan söylemiyorum, kulağına söylüyorum.. Sen bil, gerekçesini kimseye söylemeden böyle davran, çevrenin de böyle davranması için gerekeni yap ! İdealler konuşulmaz, yaşanır !
İşte senin sorunun karşılığını da böylece vermiş oldum !

Gece ilerlemişti. Atatürk arkadaşları ile birlikte, bulvara çıktığı zaman, taze bir sabah Ankara göklerinde ışımaya başlamıştı.

*Olay İhsan Sabri Çağlayangil’den dinlenmiş, Sebati Ataman, Kılıç Ali, Tevfik Rüştü Aras, Hikmey Bayur tarafından doğrulanmıştır.

Kaynak: Atatürk'ün Avrasya Devleti/ İsmet Bozdağ


Türk Birliği'nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi, dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliği'ne inanıyorum. Onu görüyorum. Yarının tarihi yeni fasıllarını Türk Birliği'ne açacak. 
Güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek." 
Mustafa Kemal Atatürk

(Atatürk'ün Sofrası, İsmet Bozdağ, Kervan Yayınları, 1975, s. 138-143)

 

 

Türkçe konuşan ülke ve 
toplulukların liderleri, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de toplandı.  


30 ülkeden temsilcilerin katılımıyla yapılan iki günlük Türk Dünyası Kongresi'nin açılışını Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaptı.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat temsil etti.

"Türk Devletler ve Toplulukları, Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kongresi” ilk kez Türkiye dışında yapılıyor.  

Kongre'ye, bağımsız Türk devletleri dahil; Kosova, Yunanistan ve Afganistan'dan Türkler; Irak Türkmenleri, Çerkezler, Nogaylar; Uygur, Çuvaş ve Gagavuz Türkleri; Altay, Tataristan,Dağıstan, Başkurdistan, Karaçay ve Kırım gibi pek çok bölgeden temsilci katıldı.
 
Türk dünyasının ortak tarihi yeniden yazılsın
 


  

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Aliyev ve Türkeş’i Türkiye-Azerbaycan arasındaki ebedi kardeşlik bağlarının mimarları olarak anarken, Türk dünyasına şöyle seslendi: Ortak tarihimiz ders kitabı olarak okutulsun. Türk dili konuşan ülkeler devlet başkanları zirvesinin daimi sekretaryası kurulsun


BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Türk dünyasının kardeşliğinin köklerini tarihi, kültürel ve insani bağlardan aldığını belirtirken, bugünkü dünyada başarının yakalanması için işbirliğinin şart olduğunu söyyledi. Erdoğan, ‘Biz dayanışma içinde olmazsak halimiz ne olur? Lime lime ederler’ dedi.
 
Başbakan Erdoğan, Çek Cumhuriyeti’ndeki temaslarının ardından Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye geçti. 11. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı’nın açılışında konuşan Erdoğan, birlik ver beraberlik mesajları verdi. Türk dünyasına seslenen Erdoğan, ‘Kaçırdığımız fırsatları telafi ederek, yeni bir diriliş meşalesi yakmalıyız’ dedi.


DAİMİ SEKRETERYA ÖNERİSİ

BU çerçevede bir birlikteliği sağlama yolunda yapılacak çalışmalara ağırlık verilmesini isteyen Erdoğan, ‘Ortak tarihimizin yeniden yazılması ve bu müşterek tarihin ders kitabı olarak okutulması önemle üzerinde durulması gereken bir konudur’ diye konuştu. Bu amaçla Türk dili konuşan ülkeler devlet başkanları zirvesinin daimi sekreteryasının kurulmasını teklif eden Erdoğan, bu konuda çaba gösterilmesini istedi. ‘Ortaya koyduğu vizyonun gerçekleşmesinin Türk dünyasının elinde olduğunu’ vurgulayan Erdoğan, ‘Bunu yapabilme gücümüzün birikimimizin, yeteneğimizin ve daha önemlisi irademizin bulunduğundan eminim’ dedi.
 

 

Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu

BAŞBAKAN Erdoğan, geçen yıl düzenlenen Türk dünyası kurultayında, uluslararası platformlarda daha fazla etkinlik sağlamak amacıyla Türkçe konuşan devletler topluluğu kurulmasını önermişti. 

AZERBAYCAN CUMHURBAŞKANI ALİYEV: GÜCÜMÜZ BİRLİK OLMAMIZDADIR, BİRLİK OLMAMIZ DA GELECEĞİMİZ İÇİN ÖNCELİKLİ KOŞULDUR 


Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, ''Azerbaycan ile Türkiye'nin yıldan yıla güçlenen ekonomisi tüm Türk Dünyasını güçlendirecek. Bunun için yeteri kadar servetimiz ve tabii kaynaklarımız var'' dedi.
 


Ermenistan’a uyarı

Başbakan Erdoğan, Karabağ sorununa değinirken sert çıktı: Ermenistan hukuka ve insan haklarına uymayan haksız işgale derhal son vermelidir

BAŞBAKAN Erdoğan konuşmasında Kıbrıs ve Karabağ sorununa da değindi. ‘Karabağ hepimizin kanayan yarasıdır’ diyen Erdoğan, ‘Ermenistan evrensel değerlere, temel insan haklarına, komşuluk ilişkilerine, hiçbir hukuk kaidesine uymayan bu kabul edilemez tutuma ve haksız işgale derhal son vermelidir’ dedi. Yaklaşık 1 milyon Azerbaycanlı’nın kendi ülkesinde mülteci durumuna düşürüldüğünü belirten Erdoğan, şöyle konuştu: Bölgemizde barışın hakim olabilmesi için temel şartlardan biri Ermenistan’ın bu işgale son vermesi, uluslararası toplumun çağrılarına uymasıdır. ABD, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu üçlü zirve var. Peki şu ana kadar verilmiş olumlu bir karar var mı? Yok. Hep oyalama taktiği.’ KKTC’nin yıllardır verdiği mücadeleye de dikkat çeken Erdoğan, Türk tarafının tüm iyi niyetine rağmen sonuç alınamadığını hatırlattı. Erdoğan, ekledi: ‘Bize sözler vermişlerdir. Sene 2004 Nisan ayı... Ve demişlerdir ki, ‘bundan olumlu bir netice çıkarın, gerisine karışmayın.’ KKTC halkı bu vaade uymuştur, olumlu bir netice çıkarmıştır. Samimiyet testinde sınıfta kaldılar.’ 

 

 

"REKABET YERİNE İŞBİRLİĞİ YAPALIM "

Avrasya bölgesindeki zengin yer altı kaynaklarının önemine işret eden Başbakan Erdoğan :" Avrasya'nın zenginlikleri konusunda rekabet yerine işbiriliği yaparsak hepimizin yarına olur. Bu konuda Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler örnek sayılacak düzeyde. Bakü -Tiflis-Ceyhan projesi hayata geçirildi. Bakü- Tiflis- Kars demiryolu projesinin de hayata geçirilmesi için çalışmalar devam ediyor. Bu gelişmeler batı ile doğuyu biri birini yakınlaştıracaktır. Bu projeleri bütün kardeş haklara kadar yaymamız gerekir. dedi


KKTC: Türk Dünyasının Desteğine Sahibiz

Kongre'de bir konuşma yapan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet 
Ali Talat, Kıbrıs Türk toplumunun bütün açılımlarının Rum Kesimi tarafından engellenmeye çalışıldığını, Rum Kesiminin "şantaj uyguladığını" ve Kuzey Kıbrıs'la ilişki kurmaya çalışan ülkelere baskı uygulandığını belirtti.  

Talat, 2004 yılında Annan Planı'na destek vererek Kıbrıslı Türklerin büyük bir fedakarlık yaptığını; büyük zorlukları göze aldığını söyeldi.

Yıllardır büyük zorluklar yaşadıklarını söyleyen, Mehmet Ali Talat, Türk dünyasından gelen desteğe güvendiklerini kaydetti: "Kıbrıslı Türkler olarak herhangi bir endişeye sahip değiliz.  Türk dünyasının desteğini bugüne kadar aldığımız gibi, bundan sonra da almaya devam edeceğimizden eminiz. Türk dünyasının bütünleşmesi, gücünü birayara toplaması, koordine olması, bize daha fazla yansıyacaktır. Bunun farkındayız, bilincindeyiz.  100 milyonluk bir dünyanın bize vereceği desteğin, sorunlarımızı çözecek en önemli destek olduğunun bilincindeyiz."
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransızca, İngilizce, İspanyolca konuşan ülkelerin zaman zaman bir araya geldikleri gibi Türkçe konuşan ülkelerin de benzer şekilde bir araya gelmesi gerektiğini beyan etti. Erdoğan, "Bu çerçevede ortak tarihimiz, üzerinde durulması gereken bir konu olduğunu vurgulamak isterim.Türk Dili konuşan ülkelerin daimi bir sekreteryasının kurulmasını öneriyorum. Sekreterya düzenli çalışmalarıyla bu tür kurultayları organize edecek. " şeklinde konuştu. 


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kurultayda alınacak kararların siyasileri yönlendirmesi açısından önemli olduğunu da ayrıca dile getirdi.
Bu arada kurultayın açılış konuşmasını yapan Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev ise "11. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı'na ev sahipliğini yapmaktan mutluluk duyduklarını söyledi. Azeri lider konuşmasında Türk Dünyası arasındaki dayanışmanın geliştirilmesine vurgu yaptı.

Başbakan Erdoğan'dan sonra bir konuşma yapan KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ise kurultaydan Kıbrıs davası için destek istedi. Talat, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Avrupa Birliği'ni de yanına alarak kendisinin Ada'nın tek hakimi göstermeye çalıştığını dile getirdi.
 18.11.2007

 

 



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Bakü'de Türk Kafkas Üniversitesi'nde
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de Çağ Öğretim İşletmeleri Şirketi tarafından kurulan Kafkas Üniversitesi'nin yeni eğitim binalarının temelini attı.

Aliyev, 11. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, Türk dünyasının işbirliği içinde olması gerektiğine işaret ederek, ''ortak sorunların çözümü ve ortak amaçlara ulaşmak için Türk devletleri ve toplulukları arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin önemli olduğunu'' kaydetti.

Türk devletleri arasındaki mevcut bağların güçlendirilmesi için gerekli her tür imkanın bulunduğunu dile getiren Aliyev, ''Türk devletleri imkanlarını birleştirerek, daha güçlü devletlere dönüşmelidir'' şeklinde konuştu.
 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Bakü'de Türk Kafkas Üniversitesi'nde


TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER


Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin dostluk, kardeşlik ve sevgi üzerine kurulduğunu söyleyen Aliyev, iki ülke arasında mevcut olan bu birliğin diğer Türk devletlerini de olumlu yönde etkilediğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Aliyev, Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanmasından bu yana Türkiye'nin her zaman Azerbaycan'ı desteklediğini belirterek, ''Türkiye gibi büyük bir devletin desteğinin kendileri için çok önemli olduğunu'' kaydetti.

İki ülke arasındaki ilişkilerin her alanda başarıyla geliştiğini anlatan Aliyev, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol ve Bakü-Tiflis-Erzurum gaz boru hattı projeleri gibi büyük projelere imza attıklarını ve bununla enerji güvenliğini sağladıklarını belirterek, ''Kardeş Türkiye bizim enerji kaynaklarımızın dünya pazarına çıkmasını sağladı ve tüm kardeş ülkeler bundan yararlanabilir'' diye konuştu.

Aliyev, iki ülke diasporaları arasındaki işbirliğinin de giderek güçlendiğini ve iki ülkeye karşı yürütülen temelsiz propagandalara karşı ortak mücadele verdiklerini anlattı.

Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ ve 1915 olaylarına da değinen Aliyev, ''Ermenilerin tüm dünyaya iddialarını kabul ettirmeye çalıştıklarını, ancak bu iddiaların doğru olmadığını, aslında Ermenilerin Türklere karşı soykırım yaptığını'' söyledi. 

                                        

Azerbaycan ile Türkiye'nin yüzlerce yıl Ermenilerin düşmanca siyasetiyle karşı karşıya kaldığına işaret eden Aliyev, ''Ermenileri her zaman büyük devletlerin bazı ikiyüzlü siyasetçileri savunuyor. Buna karşı mücadele etmek, birliğimizin geleceği için büyük önem taşıyor. Bizim gücümüz birlik olmamızdadır, birlik olmamız da geleceğimiz için öncelikli koşuldur'' dedi.

Karabağ ile ilgili sorunun barışçı yollarla çözülmesi için sürdürülen görüşmelerin yaklaşık 13 yıldır devam ettiğini ve olumlu bir sonuç elde edemediklerini belirten Aliyev, bu durumda başka yollara başvurmak zorunda kaldıklarını kaydetti.

Aliyev, dünyanın Karabağ konusunda duyarsız kaldığını ifade ederek, ''Türk devletlerinin Ermeni yalanlarına karşı kendi gerçeklerini ortaya koyması ve Azerbaycan'ın haklı konumunu desteklemesi gerektiğini'' kaydetti.

 

kirimbayragi
Kırım 




2006

Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu Kuralım

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkileri, her türlü ölçülebilir menfaatin üstünde değerlendirdiklerini belirterek, uluslararası platformlarda daha fazla etkinlik sağlamak amacıyla Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu kurulmasını önerdi.

Türk devlet ve toplulukları arasında dostluk ve kardeşliğin geliştirilmesi, işbirliğinin artırılması amacıyla düzenlenen 10’uncu Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı, Antalya'nın Kemer İlçesi'ne bağlı Beldibi Beldesi'ndeki Sungate Port Royal Otel'de bugün başladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde ve Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın koordinasyonunda, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) ile Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı (TÜDEV) işbirliğinde düzenlenen kurultay, 20 Eylül Çarşamba günü sona erecek. Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın başkanlık ettiği kurultayın açılış oturumuna Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kazakistan Devlet Sekreteri Oralbay Abdikarimov, Kırgızistan Başbakan Birinci Yardımcısı Daniyar Usenov, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç ile çok sayıda Türk devlet ve toplulukların temsilcileri ile bürokratlar katıldı.

Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın konuşmasının ardından Türklerin Ergenekon'dan çıkışını simgeleyen örs üzerinde demir dövme töreni düzenlendi. Sahnede bulunan demiri örs üzerinde sırasıyla Azerbeycan Cumhurbaşkanı Aliyev, KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Başbakan Erdoğan, Kazakistan Devlet Sekreteri Abdikarimov ve Kırgızistan Başbakan Birinci Yardımcısı Usenov dövdü.



DÜNYA YENİDEN ŞEKİLLENİYOR

Başbakan Erdoğan, konuşmasının başlangıcında, Türk dünyasının içinde bulunduğu coğrafyanın önemine değindi. “Tarihin önümüze çıkardığı büyük fırsatlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz, Zira yurt edindiğimiz coğrafyanın sırtımıza vurduğu yükler var” diyen Erdoğan, şunları söyledi:
“Yeni bir başlangıç mevsimindeyiz. Dünyamız soğuk savaş sonrasında yeniden şekilleniyor. Bu, 10 yılları alacak bir süreç olabilir. Ne yazık ki, bu süreç çok sancılı da geçelibilir. Daha yeni Filistin ve Lübnan'da tanık olduğumuz gibi büyük acılara, yeni yıkımlara da yol açabilir. Yaşadığımız çalkantılar, etrafımızda tanık olduğumuz acılar, korkarım ki, bunun ilk işaretleridir. Yine de amacım, burada, büyük bir felaketin, bir yıkımın yaklaşmakta olduğunu haber vererek gereksiz bir endişe meydana getirmek değildir. Aslında içinden geçtiğimiz dönemin, barındırdığı imkan ve fırsatlara dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Günümüzün tehdit ve tehlikeleri, dolayısıyla yaşadığımız küresel değişim sürecinin olumsuz etkileri en çok bu coğrafyada hissedilmektedir. Ancak, bu krizleri büyük fırsatlara çevirmek de bizim elimizdedir. Bilirsiniz, güzel bir laftır, ‘İhtiyaç medeniyetin üstadıdır’ derler.”

DÜNYA SİYASETİNİN ÖZNE VE NESNESİ

Dünya siyasetinin oyun sahnesinin Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölge olduğunu kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bizim için sadece iki seçenek vardır. Bu siyasetin ya öznesi ya da nesnesi olmak durumundayız. Belki dünyanın başka bölgelerinde, başka halkla için 3'üncü bir ihtimal vardır. Belki sınırlı bir etkiye maruz kalarak olup bitenleri seyretmeleri mümkündür. Ancak, dünya siyasetinin oyun sahnesi, hiç şüphe yok ki, bu coğrafyadır. Bu coğrafyanın sakinleri için de seyirce kalma lüksü yoktur. Ya başkalarının oluşturduğu siyasete maruz kalmakla yetinen pasif unsunları olacağız, ya da bu siyaseti oluşturan aktörler arasında hep birlikte yerimizi alacağız. Bir kez daha altını çizerek söylüyorum, dünya siyasetini ya nesnesi olacağız, ya da öznesi. Ama bizim mahallemizde oynanan iktidar oyunun dışında kalmamız, biz istesek de söz konusu olamaz.”

DÖNEMSEL VE TARİHSEL AKTÖRLER

Türklerin tarihte derinliği olan, tarihe istikamet veren bir milletin evlatları olduğunu belirten Erdoğan, “Tarih yazan ve tarih yapan bir milletiz. Merhum Aliyev'in ifade ettiği gibi iki devlet, tek milletiz. Bizler tarih yazan, tarih yapan bir milletiz. Yaşadığımız çağdaki ülkeler, küresel ve bölgesel aktörler olarak ikiye ayrılıyor. Bana göre aslında, dönemsel ve tarihsel aktörler olarak da ayrılmalıdır. Bütün içinde bulundukları dönemin şartlarından kaynaklanan aktörler, şartlar değişince etkilerini kaybederler. Oysa biz öyle gelip geçici şartların ortaya çıkardığı bir unsur değiliz. Onun için diyorum ki, biz tarihsel bir aktörüz. Değerli dostlar, bizim zayıflığımız dönemseldir. Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte ortaya çıkan imkan ve fırsatlar, tarihin döngüsünde bizler için yeni ve parlak bir dönemin işaretidir” diye konuştu.

TECRİT TUZAĞINA DİKKAT EDELİM

Türkiye'nin Türk dünyasıyla olan ilişkilerini askeri, siyasi ve ekonomik çıkarın belirleyici bir parametresi olarak görmediklerini kaydeden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu.

“Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkilerimizin her türlü ölçülebilir menfaatin üstünde değerlendiriyor, bunu tarihi bir sorumluluk olarak görüyoruz. Burada karşımıza çıkarılan önemli bir tuzağa da dikkatlerini çekmek istiyorum, o da şudur; aramızdaki münasebetlerde içe kapanmacı, politikalar, izolasyonist yaklaşımlar bizleri birbirimizden uzaklaştıracak, ortak tarihimizden koparacaktır. Ben buna tecrit tuzağı diyorum. Bu tuzağa düşmememiz gerekiyor. Bizleri 21'inci yüzyılın imkan ve fırsatlarını değerlendirmekten alıkoyacak birşey varsa, işte o da budur. O da birbirimizin meselelerine kayıtsız kalmak, uluslararsı camiada birlikte hareket etmekten kaçınmak, dış politikalarımızı koordine etmemektir.”

 

Dünya politikasında devletlerin artık birden fazla ittifakın üyesi olduğunu ve bunun yanlış anlaşılmaması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, Türkiye olarak Avrupa Birliği ve İslam Konferansı örgütüyle olduğu gibi Türk dünyası ile de ilişkileri geliştireceklerini söyledi.

"TÜRKÇE KONUŞAN DEVLETLER TOPLULUĞU KURALIM"

İngilizce, Fransızca ve İspanyolca konuşan ülkelerin, farklı siyasi, ekonomik ve askeri ittifakların yanı sıra kendi aralarında da aynı dil ve kültür etrafında da biraraya geldiğini kaydeden Erdoğan, Türkçe konuşan devletler topluluğu oluşturulmasını önerdi. Başbakan Erdoğan, bu konuda şunları söyledi:

“Fransızca konuşan milletler topluluğu, İngilizce konuşan milletler topluluğu, İspanyolca konuşan milletler topluluğu, hep bu anlayışın eseridir. Öyleyse neden bizler de dış politikada koordineli hareket ederek bir sinerji oluşturan, birbirlerinden güç alan böyle bir yapıyı oluşturmayalım? Açık söylüyorum, bizim fazlamız var, eksiğimiz yok. Bizim tarihsel bir derinliğimiz var. Türkçe konuşan devletler topluluğu, hem de uluslararsı platformlarda daha aktif ve etkin roller oynamamızı sağlayacak, böylece halklarımızın çıkarlarını daha iyi korumamıza imkan sağlayacak, hem de bölgemizdeki istikrara katkıda bulunacaktır. Bütün kardeş, özellikle devlet ve toplulukları bu konuda daha fazla gecikmeden gerekli adımları atmaya davet ediyorum. Türkiye olarak biz bu konuda gereken sorumluluğu üstlenmeye hazırız.”

İŞBİRLİĞİNİN FAYDALARI

Türk topluluklarının dayanışması açısından önemli adımlar attıklarını ve atmaya devam edeceklerini kaydeden Erdoğan, Türk cumhuriyetlerine uluslararsı platformlarda verilen destekleri şöyle sıraladı:

“KKTC'ye yönelik haksız tecritin kaldırılması bizim için bir milli davadır. Biz bunu böyle biliyoruz, böyle bileceğiz. Kırım, Ahıska, Irak ve Gagavuz Türklerine daha önce olmadığı kadar siyasi ve ekonomik noktada desteğimizi verdik, veriyoruz. Türk cumhuriyetleriyle olan ticaret hacmimiz giderek artıyor. TİKA tarihinde olmayan bir etkinliğe sahip olmaya başladı. THY'nin Türk cumhuriyetlerinde gitmediği yer kalmamıştır. Bakü- Tiflis- Ceyhan petrol boru hattı, hizmete açıldı. Şimdi sırada Bakü- Tiflis- Erzurum gaz, doğalgaz boru hattı var, o da yakında hayat geçiyor. Yeni bir adım, Kars- Tiflis- Bakü demiryolu projesinin temelini de inşallah yakın bir zamanda birlikte atıyoruz. Bunlar Türk dünyasına mensup devletlerin kendi aralarındaki işbirliğinin dünya refahına yapacağı katkıyı göstermesi bakımından önemli örneklerdir. Artısı olarak Türk devlet ve topluluklarına katkı sağlamak üzere kurulan TİKA'nın çalışmalarına büyük önem veriyoruz. TİKA'nın bütçesini artırdık. Son yıllarda Türk dünyasına yönelik teknik ve kültürel proje sayısında bir patlama yaşanmıştır.”

Dil birlikteliğinin önemine de değinen Erdoğan, “Bildiğiniz gibi Gaspıralı İsmail'in 19'uncu yüzyılın sonuda ortaya koyduğu düstur, bugün bizler için hala geçerliliğini korumaktadır. Dilde birlik, fikirde birlik, işte birlik düstürunu hayata geçirmeye bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var” dedi.

 3 SOMUT ÖNERİ

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle noktaladı:

somut önerimizi özetle ortaya koymakta fayda görüyorum. Öncelikle, ekonomik ve ticari alanda başta enerji olmak üzere karşılıkla yatırımların artırılması ve kendi aramızda bir toplum kurumunun hayata geçirilmesini de kapsayan bir yol haritası çıkarmalıyız. Kültürel alanda dil birlikteliğine yönelik çalışmaları hızlandırmalıyız. Ortak tarihimizi yeniden yazmalı, bunu okullarımızda ders kitabı olarak okutmalıyız. Siyasi konularda ise Türkçe konuşan devletler topluluğu oluşturarak, uluslararası platformlarda dayanışmamızı güçlendirmeliyiz. Kıbrıs ve Karabağ gibi sorunlarda kesinlikle ortak hareket etmeliyiz. Türk dünyasındaki yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin işbirliğini de güçlendermeliyiz.” Kurultaya Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Moğolistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmak üzere 8 ülke, 6 federe devlet, 2 özerk cumhuriyet ve 11 bölgeden topluluk (Rusya Federasyonu’ndan Çuvaşistan, Saha-Hakas ve Altay Cumhuriyetleri ile Kafkas halkları, Kırım Özerk Bölgesi ile Gagauz Bölgesi, İran, Irak, Afganistan, Gürcistan, Batı Trakya, Kosova, Romanya, Makendonya, Bulgaristan, Bosna-Hersek ve Arnavutluk) temsilcileri katılıyor. Kurultayda, Türkiye’den bürokratlar, uzmanlar, akademisyenler, işadamları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle diğer devlet ve toplulukların temsilcileri tarafından yapılacak çalışmalarda, kamu ve sivil alandaki mevcut işbirliği çalışmaları gözden geçirilerek, bunların daha etkili ve verimli hale getirilmesi ile yakın gelecekte yapılabilecek yeni işbirliği alanlarının oluşturulması hedefleniyor. 

 

markalife

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol